Tesla Ve Marconi Hakkında Bilinmeyenler

>> 17 Temmuz 2010 Cumartesi


Tesla tarafından icat ettiği ölüm ışınını denerken
Marconi, Tesla(1) gibi esrarengiz bir kişiliğe sahipti. Yatı “Electra” da anti-gravite (Yerçekimine karşı koyma) deneyleri yaptığı biliniyor.
Marconi’nin yatı adeta yüzer bir laboratuar gibiydi. Marconi’nin yine yatından uzaya sinyaller gönderdiği de bilinmektedir.

Marconi, 1936 Haziran’ında İtalyan faşist diktatörü Benito Mussolini’ye savunma amacı ile kullanılabilecek bir “Dalga Silahı”nın nasıl çalıştığını göstermişti. 1930’larda bu cihazlara “Ölüm Işını” denilmekteydi. Marconi’nin takipçilerine göre, 1937 yılında yatını Güney Amerika’ya götüren Marconi, herkes öldüğü haberini yaymıştı







Güney Amerika’daki Gizli Şehir:

Marconi ile birlikte birçok bilim adamının daha Güney Amerika’ya gittiği söylenmektedir. 1937’de esrarengiz İtalyan fizikçisi ve simyacısı Fucanelli, Avrupa fizikçilerini atomik silahların tehlikelerine karşı uyarıyor ve birkaç yıl sonra tamamen ortadan kayboluyordu. Güney Amerika’da Marconi’nin gizli grubuna katıldığı söylenmekteydi.

Güney Amerika’ya giden 98 bilim adamı, Venezuela’nın güneyindeki ormanlarda, sönmüş bir volkanik kraterin altında bir yer altı kenti inşa etmişlerdi.

Büyük bir servetle finanse edilen bu yer altı kentinde, onlar Marconi’nin güneş enerjisi, kozmik enerji ve anti-gravite projeleri üzerinde çalışmaya devam ettiler. Dünya milletlerinden ayrı ve gizlice çalışarak, serbest enerji motorları ve jiroskopik anti-graviteye sahip disk şeklinde bir uçak geliştirdiler. Bu topluluk kendini insanlığın iyiliğine ve barışa adamıştı. Onlar tüm insanlığın, enerji şirketleri, çok uluslu bankalar ve askeri-endüstriyel kompleksin kontrolu altında olduğunu biliyorlar ve bu yüzden kendilerini geri kalan bütün insanlardan soyutluyorlardı.

Meksikalı gazeteci Mario Rojas Avendaro, “Ciudad Subterranean de los Andes” (Andların Yer altı Şehri) adlı kitabında, Marconi ve gizli şehrinin gerçek olduğunu iddia etmektedir. Avendaro, Marconi’nin öğrencisi olan Nacisso Genovese’nin bu yer altı şehrinde yıllarca yaşadığından söz etmektedir.


Tesla Teknolojisi:

Genovese, yeraltındaki şehrin çok geniş mali kaynaklara dayanarak inşa edildiğini söylemekte ve dünyadaki bütün araştırma tesislerinden daha üstün olduğunu iddia etmekteydi. 1946 yılında şehir güçlü bir kozmik enerji kolektörü kullanmaktaydı.

Genovese’nin diğer bir iddası da ürettikleri “uçandaire” ile Ay’a ve Mars’a yolculuk yaptıkları şeklindedir. Ona göre, bu araçla Ay’a yolculuk birkaç saat, Mars’a ise birkaç gün sürüyordu. Genovese Mars’ın üzerinde görülen piramitlerden hiç bahsetmemişti. Muhtemelen onlar “Cydonia” bölgesinde kumlarla kaplı piramitlerin altında bir Mars üssü kurmuşlardı.

İlginçtir ki, Marconi’nin gizli şehrinde üretilen disk şeklindeki araçlar, 1944 yılında Prag yakınlarındaki BMW tesislerinde imal edilen Alman Schriever-Habermohl uçan diskine çok benziyordu!..

Güney Amerika’da –özellikle And dağlarının doğusundaki dağların eteklerindeki ormanlarda –Bolivya’dan Venezuela’ya kadar her yerde çok sık UFO’lar görüldüğü rapor edilmektedir. Bu UFO’ların “Ciudad Subterranean de los Andes”den gelen araçlar olması mümkün mü?

Çok güvenilir bir kaynağın açıkladığına göre, “Hitler’in Son Taburundan” Alman askerleri denizaltı ile II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde Antarktika ve Güney Amerika’ya kaçmışlardı. Almanların Güney Amerika’nın uzak cangıllarında yüksek teknolojiye sahip süper şehirler kurmuş olması mümkündür.

Amerikalı Albay Howard Büchner gibi (“Secrets Of The Holy Lance” ve “Hitler’s Ashes” gibi kitapların yazarıdır.) birçok askeri tarihçi, Almanların savaş sırasında Güney Afrika’nın karşısındaki “Queen Maud Land”da üsler kurduğuna inanmaktadırlar.

Alman gazeteci Karl Brugger’in “Akakor Kronikleri” adlı kitabında belirttiğine göre, ( Bu konuda bakınız: Amazonlardan Jonanstal’a Yeraltındaki Almanya) bir Alman taburu Brezilya ve Peru sınırındaki bir yer altı şehrine sığınmıştı.

Uçandaireler imal eden yeraltındaki Güney Amerika şehirleri, birçok kişiye belki fantezi ürünü olarak gelebilir ama tamamen gerçektir.

Bazı yazarların iddiasına göre, Nikola Tesla da 1930’larda bir uçandaireye binerek Marconi’nin yeraltındaki gizli şehrine gitmişti.

Tesla ve Marconi gibi iki dehanın birlikte neler başarmış olabileceğini kim tahmin edebilir? Onlar anit-gravitasyonel teknolojide Almanlardan 10 yıl, Amerikalılardan 20 yıl ilerdelerdi.

Acaba onlar 1940’ların başında disk şeklindeki uzay gemileri “Zaman Makinası” olarak kullanmış ve geleceğe gitmiş olabilirler mi? Belki de geçmişimize dönmüşlerdir?!..

Zaman yolculuğu deneyleri, “Teleportasyon” (Bir yerden başka bir yere ışınlama) gibi fantastik olayların Tesla, Marconi ve onların yasaklanmış buluşları ile ilgisi olabilir mi?

Bazı UFO araştırmacıları ve “eski istihbarat ajanları” bize “uzaylıları” anlatırken, Tesla, Marconi ve dostları Mars’taki uzay üssünde bizi bekliyor olabilirler!..

(1)Nikola Tesla, 9 Temmuz 1856 yılında, o zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna bağlı olan Hırvatistan’ın güneybatı kesiminde, Smiljan isimli bir köyde doğmuştu. Hayatı tüm insanlığa bedava enerji sağlamaya adayan Tesla, 1915 yılında kablosuz enerji iletişimiyle uğraşıyordu. Uzaktan kumanda teknolojisinin mucidi olan Tesla, bu yıllarda uzak mesafelerden kontrol edebilen torpidolar yaptığını, ama elektrik dalgalarının çok daha yıkıcı olduğunu iddia edilmekteydi. Bu açıklamaları yüzünden bazı olaylarda Tesla’nın izi aranmaktadır. 1908’de Sibirya’da bulunan Tunguska nehrini çevreleyen 200-500 bin hektarlık ormanın, 10-15 megatonluk bir patlamayla eşdeğer bir patlamanın ardından yok olmasında Tesla’nın buluşunu rol oynadığı iddia edilmektedir. Tesla’yı anlatabilmek için söylenmesi gereken en önemli şey, onun kendi zamanın çok ötesinde olduğudur. Soğuk savaş yıllarında her iki tarafın da bu teknolojiyi kullandığı ileri sürülmüş, nükleer savunma ve saldırı amacı güden “Yıldız Savaşları” projesinde bu teknolojiden yararlanılmıştır. Ölüm ışınları, ultra düşük dalgalar, çok yüksek frekanslar, atmosferdeki elektrik enerjisi değerlendirilmesi, atmosfere elektrik dalgaları yayarak bunun dünyanın her yerinden kullanılmasının sağlanması, radyo frekanslarıyla uzaktan kumanda edilen bugün kullanılan füzeler, yüzlerce mil etkili bir elektrik kalkanının oluşturularak girmeye cesaret eden düşmanın anında yok edilebilmesi gibi bazıları bize bugün bile hayali gelebilecek birçok projenin ardında, Nikola Tesla’nın teknolojisinin izlerine rastlanmaktadır. 1930’larda Tesla söz konusu ölüm ışınını ve kimsenin geçemeyeceği Tesal kalkanını yapabileceğini açıklamıştır. Pek çok araştırmacıya göre HAARP Projesi, ilk kez Tesla tarafından ileri sürülen konseptleri kendine temel aldı. Pentagon, HAARP Projesi ile “Tesla teknolojisini” yeniden yaratıp, bu teknolojiyi tehlikeli amaçlar için kullanmayı hedefliyor.


“The Fantastic Inventions Of Nikola Tesal” Adventures Unlimited Pres.
Turgut GÜRSAN, Yeraltındaki Gizli Dünyalar



Read more...

Voynich El Yazması

Yale Üniversitesindeki el yazmaları kütüphanesinde bulunan geniş bilgi deposunun ortasında garip bitkiler ve astronomik semboller ile çıplak kadın resimleriyle resimlendirilmiş bir orta çağ el yazması bulunmaktadır. Tek sorun bu kitabın 200 sayfalık gösterişli metninin bilinmeyen bir dilde olması ve tüm çabalara rağmen bu metnin deşifre edilememesidir...







Bu şaşırtıcı kitaba, onu 1912de İtalya Frascati'deki Jesuit kolejinin kütüphanesinden alan New York'lu kitapçı Wilfred M. Voynich'in adı verilmiştir. El yazmasının içinde, Jesuit'in ünlü öğretim görevlisi Athanasius Kircher'a eski öğretmeni Marcus Marci tarafından yazılmış bir mektup bulunmuştur. Mektupta Marci, el yazmasının eski sahiplerinden biri olan Roma imparatoru II. Rudolph'un kitabın yazarının, 13. yy'da yaşamış İngiliz bilim adamı/simyacı Roger Bacon olduğunu iddia ettiğini yazmıştır.

Voynich el yazmasını aldıktan sonra aralarında savaş zamanında şifre çözümü için işe alınanlar ve eski dil araştırmacıları da olmak üzere dünyanın önde gelen şifre çözücüleri için kopyalar hazırladı ancak hiçbirinin elinden birşey gelmedi. Sadece dil anlaşılmaz olmakla kalmıyor aynı zamanda kitapta çizimleri yer alan bitkiler dünyada bulunmuyordu!!


Kitabın sırlarını biraz olsun aydınlığa kavuşturmuş tek kişi Yale Üniversitesi profesörlerinden Robert S. Brumbaugh'tur. O bunun simyaya dair bir çalışma olduğunu ileri sürmüştür. Bu tür çalışmalar ayrıntılı sembolizmi ve gizli metinleriyle dikkat çekmektedir. El yazmasının kenar boşluğunda karalanmış hesaplamalar sayesinde Brumbaugh bir kod oluşturmuş ve gerçekte de var olan bazı çiçeklerin ve yıldızların isimlerini deşifre etmeyi başarmıştır. Bunun dışında metnin içeriği hala bir gizem olarak kalmaktadır...

Read more...

1089 Sayısının Gizemi

Rakamları farkli üç basamaklı bir sayı seçin. Örneğin:

825

Şimdi bu sayının tersini alalım ve büyük olandan küçük olanı çıkaralım.

825 - 528 = 297

Şimdi çıkan sonucun tersiyle kendisini toplayalım.

297 +792 =1089

Sizde farklı sayılarla aynı işlemleri yaparak 1089 sayısını elde edebilirsiniz.

Read more...

Türklere uygulanan soykırımlar

İnsanlar “Sözde Ermeni Soykırımı” sözünü kullanırken zamanla “Sözde” kelimesi unutuluyor ve “Soykırım” olarak anılıyor. Bu bir psikolojik stratejidir. Spikerlerde aynı hatayı yapıyorlar. O yüzden Sözde Ermeni
Soykırımı yerine Batinin Ermeni İddiaları tabirini kullanmak daha makuldür.

1930 yılında kullanıldı ilk kez Soykırım kelimesi. Soykırım yasası 1948 yılında oluşturuldu ve o yıldan önceki olayların hukuken yargılanması söz konusu olamaz. Bu yasa Birleşmiş Milletlerce hazırlanmıştır. Raphael Lemkin Den Haag ta oluşturmuş olduğu ekip ile ilk olarak soykırım tabirini çıkartmıştır. Bu terim hukukçularca oluşturulan bir terimdir. Tarihçiler soykırım ile 1970 yılından sonra ilgilenmiştir. Lemkin’in şu iddiası ilginçtir: Hitler savaşı kazanmış olsaydı İngiltere ve Fransa’yı soykırımdan yargılayacaktı. Yani bu iddiadan şunu çıkartabiliriz: Soykırım teriminin fikir babası olan Lemkin, Soykırım iddiasında ancak güçlüler bulunabilirler. Hukuk güçlülerin hukukudur.

Soykırımı basit olarak ikiye ayıracak olursak:
1) Siyasi soykırım

2) Kültürel soykırım

Ülkeler soykırım taslağını oluşturmak için bir araya geldiklerinde şu şekilde soykırım pazarlığına başlamışlardır. Sovyetler birliği Siyasi katliamların, ABD, İngiltere ve Fransa ise Kültürel katliamların soykırım kavramından çıkartılmasını istemişlerdir. Yani her ülkede aksi taktirde kendilerini yargılamak durumuna düşeceklerdi. Bu bir soykırım pazarlığıydı. Oysaki Soykırımın anlamı: Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kendi çıkarları için yok etmektir.

Soykırım icra kurumu ABD, Fransa, Rusya, Çin, İngiltere’den oluşan kurumdur. Kendi yaptıkları soykırımları aklayarak kendi dışındaki tüm milletlere soykırım yargılaması yapmaktadır. Kendi devletlerinin yaptıkları soykırımıda aklamaktadırlar. Ne gariptir ki soykırım icra kurumu tamamen sistematik soykırımı kendileri uygulamaktadır. Bunların çocukları olan İsrailliler gizli kamp ve ceza evlerindeki yaptıkları ve yapmakta oldukları katliamları hukuki olarak yasallaştırmışlardır.

Herkes kendi kapısının önünü süpürsün:
Sözde medeniyet ülkesi Fransa Cezayir de 1 milyon kişiye işkence uyguladı. Bu soykırım kavramına girmiyor nedense.

*18. yüz yılın sonlarında mevcut Fransa 21 milyon Zaireliye soykırım uygulamıştır.

*İngilizler 2 milyon Kenyalıyı öldürmüştür.

*Christoph Colomb milyonlarca kişiyi katletti

*İtalyanlar 1 milyon Bedeviyi zehirleyerek ve açlığa terk ederek soykırıma uğrattılar.

*George Washington Vahşi hayvanların (Kızılderililerin) imha edilmesi gerektiğini belirtti ve katlettirdi.

Amerikalıların soykırım savunmaları çok ilginçtir: Sonuna kadar öldürmedikçe soykırım sayılmaz. Yani 200 milyon kizildereliden 199 milyonunu öldürüp te 1 milyonunu yaşatırlarsa soykırım olmazmış…

Amerika günümüzde Türkmen ve Araplara karşı Kuzey Irakta zehir içeren kimyasal silahlar kullanmaktadır Bu topraklar Amerikalılarca zehirlenmiştirler ve ancak 45000 yıl sonra eski haline döneceklerdir. Buda modern bir soykırımdır.

Tarihte Türklere uygulanan soykırımlar:

1) Rumların Türklere uyguladıkları soykırım.
Times muhabiri bizzat Kıbrıs’ta Türk kadınlarının tecavüze ve çocukların katledilmesine seyirci olmuştur. 1974 yılında Türklere soykırım uygulayan Rum lideri günümüz AB ülkesi olan Yunanistan tarafınca kaçırılarak, Yunanistan’a getirilmiştir. Türklere ölüm emrini veren Papadoupoulos maalesef şu anda Güney Kıbrıs lideridir. Neden yargılanmıyor ama onore ediliyor?

2) Karabağlar/Azerbaycan: Robert Koceryen: Ermenistan başkanı bu soykırım emrini vermiştir. Ne tesadüftür ki o da yargılanmıyor ve onore ediliyor. Türkiye’de Ermeni vakkası Amerikan devlet başkanı Wilson Ermenilerce referans olarak gösterilen Morgenthal’i İstanbul’a elci olarak göndermesinden sonra
başladı.

Dünyada hiçbir Devlet azınlıklara bizim kadar hoşgörü ile bakmamıştır. Osmanlıda Ermenilerden 29 paşa 29 bakan 32 elçi yüzlerce subay, öğretmen, öğrenci mevcut idi. Anadolu da 166 ithalatçıdan 142 tanesi Ermeni idi. Hangi millet azınlıklara bu kadar kucak açmıştır?

Robert Kolejleri (ve başka isim altındaki üniversiteler) günümüzde de hain Ermeni eliteler yetiştirmişlerdir ve yetiştirmektedirler.

Rus belgelerine göre 600.000 Türk katledilmiştir. Balkanlardan Anadolu’ya kaçan 5 milyon Türk te katledilmiştir.

Talat Paşa 600.000 Türk öldükten sonra tedbirsel tehcir uygulamıştır. Bu tehcirdeki amaç koruma nedeniyle Ermenilerin başka bir yere sürülmesidir. Osmanlı Ermenilerin mallarını satmalarına müsaade ediyor ve cep harçlığı veriyor tehcir başlangıç aşamasında. İleride dönebilirler düşüncesi ile mal tespiti yaptırıyor. Yani bundaki amaç Ermenilerin Türkiye’ye geri döndüklerinde mallarının kaybolmamasıdır. Bunun adi soykırım mıdır???

Osmanlının iyi niyetinden faydalanarak kıllarına bile zarar gelmeyen Ermeniler günümüzde canlarını zor kurtardıklarını iddia ederek Fransa Amerika Irak gibi ülkelerde soykırım demagojisi yapmaktadırlar ve bir çoğu da kendilerini olmuş olarak kaydettirmişlerdir. Ermeniler cephede asırlardır beraber yaşadıkları Türklere ihanet ederek karşı düşman saflarında Türklere karşı savaştıklarında 300.000 Ermeni savaş esnasında öldürülmüştür. Tespit edilen hainler idam edilmişlerdir.

Soykırımı kim kime yapmıştır?

Read more...

Hocalı Soykırımı

26 Şubat 1992’de Hocalı’da ne oldu?

Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusa sahip ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik öneme sahip Hocalı ilçesi 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin yeni bir Türk soykırımının adresi olmuştur.

Tarihi müttefikleri Rusların bölgede yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermeniler Hocalı’nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçtiler. Sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledildi. Resmi verilere göre o gece 613 kişi hunharca katledildi; bunlardan 83 çocuk, 106 kadın acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürüldü. Ayrıca 487 kişi ağır yaralandı ve 1275 kişi ise rehin alındı, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla ancak canını kurtarabilmiştir. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler şehitleri özel acımasızlıkla, gözlerini oyularak, kafataslarının derisi soyularak ve vücutlarının farklı organları kesilerek öldürmüştür. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri-diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır.

Hocalı Soykırımı konusunda neler yapılabilir?

Hocalı soykırımı Ermenilere gereken cevabın verilmesi noktasında yakın tarihimizin en önemli trajedilerinden biridir. Hocalı olayı uluslararası hukuk açısından da insanlık açısından en büyük suçlardan biri olan Soykırım olarak değerlendirilmelidir. Ermenilerin Hocalıda Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları toplu imha 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesinin 2. Maddesinde yer alan “ milli, etnik, ırkı veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” biçiminde tanımlanan Jenosit/Soykırım kavramı ile tamamen örtüşmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliam BM Jenosit Anlaşmasında, jenosidin gerçekleşmiş sayılacağı koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beş bendin ilk ikisi ile uyum göstermektedir. İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğunu belirtilmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları toplu katliam BM Jenosit Anlaşmasında jenosidi düzenleyen 2. maddenin a) bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katl edilmesi” ve b) bendinde yer alan “grup üyelerinin bedeni ve akli açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları ile birebir uyuşmaktadır.

Ayrıca Hocalı katliamı, uluslararası hukukta saygın bir yere sahip Nürenberg Mahkemesi Kuruluş Senedinde ve Mahkeme Kararında Tanınan (kabul edilen) Uluslararası Hukuk İlkeleri” metnin 6. ilkesinin ii) bendinin de c. fırkasında tanımlanmış insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında da ele alınmalıdır.

Bu açıklamalardan sonra Hocalı Soykırımı ile ilgili devlet, sivil toplum örgütleri veya birey olarak yapabileceklerden bazılarını öneriler halinde sıralamak mümkündür.

1. Her şeyden önce Hocalı Soykırımı bu niteliğinin uluslararası hukuk çerçevesinde kabul edilmesi ve sorumluların cezalandırılması için Azerbaycan devleti resmen Lahey Adalet Divanına başvurarak 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesi çerçevesinde dava açmalıdır. Başvuruda gerekli deliller çerçevesinde Ermenistan’ın bugünkü Devlet Başkanı Robert Koçaryan ve Savunma Bakanı Serj Sarkisyan da dahil Hocalı Soykırımını gerçekleştiren bütün siyasi ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir. Hem Ermenistan (1993’de) ve hem de Azerbaycan (1996’da) BM Jenosit Anlaşmasını imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlamaktadır. Örneğin, Bosna Hersek bu mahkemeye başvurarak Yugoslavya eski Devlet Başkanı Slobadan Miloşeviç’in yargılanması için dava açmıştır. Ve uluslararası mahkeme Miloşeviç davasında 1995’de Srebrenitsa kentinde yedi bin Boşnak’ın katledilmesini soykırım olarak kabul etmiş ve sanığı bu suçtan da yargılamıştır.

Gerçi bu girişimle hukuki bir sonuca varılması bugünkü şartlarda gerçekçi gözükmeye bilir. Fakat başvurunun, ret edilmesi halinde bile yankılarının büyük siyasi ve propagandif yararları getireceği muhakkaktır. Böylece Batıda hakım olan “Türkler Ermenileri kesti.” veya “Ermeniler Karabağ’da kendi bağımsızlık mücadelesini veriyor.” benzeri yanlış ve zararlı yargılarda bir kırılma yaşata biliriz.

2. Hocalı Soykırımı konusunda hukuki bakımdan yapılabilecek diğer bir girişim sivil örgütler ve birey bazında olmalıdır. Üste Hocalı Soykırımı’nın insanlığa karşı işlenen suç olduğunu belirtmiştik ve bu tür suçlara karşı dünyanın birçok ülkesinde dava açılabilir. Bu noktada dünyanın her yerinde bulunan Türkler hem bireysel hem de örgütlü biçimde vatandaşı oldukları ülkede örneğin ABD’de, Almanya’da veya Belçika’da Hocalı Soykırımının suçluları olan Ermeni siyasi ve askeri yetkililerine karşı sayısız dava açabilirler. Bu davaları sistemli bir biçimde açmamız ve basını da iyi bir biçimde kullanabilmemiz halinde mükemmel bir propaganda yapmış olacağımızı muhakkaktır.

3. Bir de Hocalı Soykırımının dünyada bilinmesi, sorumluların cezasına bulması için uygun zemin hazırlanması için yapılması gereken siyasi girişimleri de yapmamız gerekmektedir. Böylece Ermenilerin sözde soykırım veya Karabağ’da Türklerin kendilerini kestikleri yönündeki safsataları boşa çıkarmış olur ve Ermeni saldırıları karşısında devamlı kaybettiğimiz savunma konumunda çıkarak saldırı pozisyonu geçebiliriz.

Sözü edilen girişimleri şöyle sıralayabiliriz:

A) Hocalı Soykırımı’nın kabul edilmesi için uluslararası örgütler ve ülkeler nezdinde girişimler yapmalı ve bunun için gerekli propaganda faaliyetlerine biran başlamalıyız. Bunun için devlet organları, sivil kuruluşlar, Dünya Azerbaycan Kongresi, ülkelerde Azerbaycan ve Türk lobileri ve sivil kuruluşları sistemli ve koordineli bir faaliyet yürütmelidirler.
B) BM’de konu gündeme getirilmeli ve her yıl 26 Şubat günü bütün dünyadaki BM temsilcilikleri önünde gösteriler yapılmalı, Azerbaycan’ın resmi devlet yetkilisi (devlet başkanı, dışişleri bakanı veya BM büyükelçisi) Hocalı Soykırımı konusunda BM’de konuşma yapmalı ve/veya konunun anlatılması için çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir.
C) Azerbaycan ve Türkiye’nin AGİT Parlamenter Asamblesinde bulunan milletvekilleri ve bu kon uya duyarlılık göstermesi muhtemel bazı ülkelerin milletvekillerinin desteği ile konunun Asamblede gündeme getirilmesi ve kabul edilmesi başarılamasa bile en azından tartışmaya açılması için girişimlerde bulunabilir. Benzer girişimi İslam Ülkeleri Konferansı nezdinde de yapmamız gerekmekte ve bu örgüt içinde başarıya ulaşılma şansı çok büyüktür.
D) Hocalı Soykırımının tanınması konusundaki çabalarımızda yabancı ülkelerin parlamentoları nezdinde sadece görüntüden başka bir anlam ifade etmeyen çağrılarla yetinmemeli, daha ciddi girişimlerde bulunmalıdır. Örneğin, Azerbaycan parlamentosu diğer ülke parlamenteri ile ikili ilişkilerde konuyu gündeme getirmelidirler. Ayrıca bu konuda ilgili ülkelerde bulunan Türk ve İslam lobileri kullanılabilir.
E) Hocalı Soykırımı gerçeğinin ve bütünlükte Karabağ veya sözde soykırım iddialarının önünde etkili bir set oluşturmak için ilgili konuları ele alan bilimsel çalışmaların teşvik edilmesi ve bunların yabanı dillere tercüme edilerek yayımlanması için çaba gösterilmelidir. Bu konuda mali destek sorunu ise Azerbaycan’a milyarlarca dolar yatırım yapan petrol şirketlerinden sağlayabiliniz. Örneğin bu şirketlerin her birinden Azerbaycan’ın tanıtılması, Karabağ gerçeğinin dünyaya anlatılması için her yıl 10 araştırma veya kitap için mali destek verilmesi istenebilir. Böylece yılda yabancı dillerde yaklaşık 200 yayın yapılmış olur.
F) 26 Şubat günü arifesinde bütün dünyada Hocalı Soykırımı ve Karabağ gerçeğini anlatan sergilerin düzenlenmesi için çaba gösterilmelidir.

Özetle, Hocalı soykırımının dünyada tanınması ve sorumlularının cezalandırılması için yapılabilecek çok fazla iş var. Bu işlerin yapılarak Hocalı Soykırımı’nın dünyada hak ettiği hukuki ve siyasi değeri kazanması hem insani, hem toplumsal ve hem de stratejik amaçlar bakımından yapılması gereken önemli bir görevdir.

Read more...

Ermeni katliamı-Azerbaycan Hocalı

Read more...

About This Blog

  © Blogger template Webnolia by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP